Ülkemizde, halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları daha görünür kılmak amacı ile her yıl 3-9 Eylül tarihleri ‘Halk Sağlığı Haftası’ olarak kutlanmaktadır. 7 Eylül 2023 yılı Halk Sağlığı Haftası teması “Hayata Sağlıklı Başlamak Her Bebeğin Hakkıdır” olarak belirlenmiştir.
Sağlığın dünyada en geniş biçimde kabul gören tanımı; fiziksel, bedensel ve ruhsal yönden tam bir iyilik hali olduğudur. Tam bir iyilik halinin sağlanması ortaya çıkan sağlık sorunlarının zamanında ve etkili biçimde çözümlenmesi kadar sağlık sorunlarının meydana gelmesini engelleyici yaklaşım ve uygulamaları da gerektirir. Birinci basamak sağlık hizmetleri olarak da adlandırılan koruyucu sağlık hizmetlerini ülke genelinde yaygın, etkili ve gereken kalite düzeyinde sürdürmek temel amacımızı teşkil etmektedir. Böylece insanımızın sağlığını korumayı ve geliştirmeyi hedeflemekteyiz. Bu kapsamda yürüttüğümüz çalışmalar içinde anneler ve çocuklar özel bir önceliğe sahiptir. Çünkü anne ve bebekler, diğer gruplara göre sağlık açısından daha fazla risk altındadır. Çocuklar, bir ülkenin geleceği ve umududur. Bu nedenle en iyi koşullarda dünyaya gelmelerinin sağlanması, büyümeleri ve gelişmeleri için en uygun ortamın hazırlanması, geleceğe dönük fiziksel, ruhsal ve zihinsel donanımlarının en üst düzeyde oluşturulması ülkenin geleceği açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
15- 49 yaş arasındaki tüm kadınların; sağlık açısından değerlendirilmesinin sağlanması, üreme dönemi kadın sağlığı göstergelerinin iyileştirilmesi, doğurganlık çağındaki kadında riskli durumların tespit edilmesi, gebelik öncesi danışmanlık verilmesi, erken dönemde gebelik tespiti yapılabilmesi için yılda en az iki kez birinci basamak sağlık kuruluşları ve aile hekimleri tarafından izlenmektedir.
Gebelerin; doğum öncesi, doğum, doğum sonrası dönemlerine ilişkin bilgi sahibi olmalarını ve bilinçli doğum yapmalarını sağlamak, anne ve baba adaylarına normal doğum eylemi ağrı yönetimi ve yeni rollerini benimsemeleri konusunda bilgi ve beceri kazandırmak için Gebe Bilgilendirme Sınıflarında anne adaylarına bilgi verilmektedir.
Doğum Öncesi Bakım Programı; gebelere doğum öncesi bakım yönetim rehberi doğrultusunda hizmet sunulması, sağlıklı gebelik geçirerek sağlıklı bebek doğurması ve sağlığının korunması, gebelikten önce var olan hastalıkların saptanması, gebelikteki riskli durumların erken tanı ve tedavisi ile gerekirse sevkini içerir. Tüm gebelerin en az 4 kez doğum öncesi bakım hizmeti almaları sağlanmaktadır.
Ülkemizin bazı bölgelerinde doğum eylemi yaklaşmış ya da başlamış olan anneler zaman zaman olumsuz iklim, ulaşım şartları veya sosyal sebeplerle sağlık kurum ve kuruluşlarına zamanında ulaştırılamamakta ve doğumlar olumsuz şartlarda gerçekleşebilmektedir. Bu tür olumsuzlukları önlemek, anne – bebek ölümlerini azaltmak için 2008 yılında “Misafir Anne Uygulaması” (MAU) başlatılmıştır. Bu uygulama ile elverişsiz hava ve ulaşım şartları olan yerleşim yerlerinde ikamet eden, sağlık kurumuna erişiminde problem olabilecek gebelerin tespit edilerek izlemi, doğum tarihleri yaklaştığında daha güvenli yerleşim merkezlerine nakledilerek konaklamalarının sağlanması ve doğumlarının hastanelerde gerçekleştirilmesi, doğum sonrası anne ve bebeğin tekrar evlerine götürülmesi sağlanmaktadır.
Çocukların sağlıklı büyümesinde en önemli unsurlardan biri, bebeklerin emzirilmesidir. Emzirme danışmanlığı başarılı emzirmenin sağlanmasında önemli rol oynar. Anne sütü ile geçen antikorlar, bebekleri yaşamlarının ilk 6 ayında birçok hastalığa karşı korumakta, beslenme bozukluklarının sıklığını azaltmakta ve besin kaynaklı enfeksiyonları önlemektedir. Ayrıca geleceğimizin teminatı olan bebeklerin sağlıklı büyüyüp gelişmeleri için en ideal besin anne sütüdür.
Ailelerimize ve özellikle annemize destek amacıyla ilimiz Fethi Sekin Şehir Hastanemizde laktasyon/relaktasyon polikliniğimiz hizmet vermekte ve yaygınlaştırılması için gerekli çalışmalar sürdürülmektedir. Polikliniğimizde başlıca amaç bebeğin doğru ve yeterli sürede emzirmesini ve anne sütü ile beslenmesini yardımcı olmaktır. Bu poliklinik içerisinde annelere emzirmek için öz güven oluşturulur. Bu sayede annenin süt oluşumu artırılır ve doğru tekniklerle bebeğin emzirilmesi ve sürdürülmesi sağlanır.
Evlilik öncesi sağlık raporu almak için başvuran kişilere; sağlıklı aile yapısı, üreme sağlığı, üreme sağlığı yöntemleri, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, akraba evliliği ve genetik geçişli hastalıklarla (kalıtsal kan hastalıkları hemoglobinopati, SMA tarama programı) ilgili danışmanlık hizmeti verilmesi, evlenecek çiftlerin olası riskler, sonuçları ve korunma yolları konularında bilinçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Gebelikte artan demir ihtiyacının karşılanması için her gebeye gebeliğinin 16. haftasından itibaren doğumdan sonra 3 ay 40-60 mg/gün demir desteği sağlanmaktadır. 2008 yılından itibaren tüm gebelerimize ücretsiz demir dağıtılmaktadır. Yine Gebe D Vitamini Destek Programı ile gebelik ve lohusalık döneminde görülen D vitamini eksikliğini önlemek amacıyla her gebeye gebeliğinin 12. haftasından doğumdan sonra 6. ay sonuna kadar günde 1200 Ü D vitamini önerilmekte ve ücretsiz dağıtılmaktadır.
Anne Dostu Hastane Programı kapsamında, kanıta dayalı anne, bebek ve aile dostu bir model ile; başta kişi mahremiyeti olmak üzere, üreme haklarına saygılı, doğru veri ile doğru politika ve yaklaşım oluşturma, etkili iletişime odaklanma, her gebelik ve doğum sürecinin evrensel ilkelerle ve kendi kültürümüzle uyumlu hale getirilmesi amaçlanmaktadır
Bakanlığımızca 2008 yılından itibaren; hastane doğumlarını artırmak, sezaryen oranlarını düşürmek, anne sağlığını korumak amacıyla ülke genelinde kamu, üniversite ve özel sağlık kuruluşlarında doğumun yöntemlerine göre dağılımı, sezaryen oranları ve sezaryenlerin tıbbi gerekçelerine göre dağılımı izlenmektedir. Ülkemiz sezaryen oranlarının azaltılması için Doğum Eylem Planı Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte başlanılmıştır.
Lohusalık döneminde anneye sağlık personeli tarafından “Doğum Sonu Bakım Yönetim Rehberi”ne uygun olarak izlem yapılmaktadır. Doğum sonrası bakım ile; riskli durumları erken dönemde tespit ederek anne ölümlerini önlemek, anneye ve yakınlarına lohusalık dönemi, gebeliği önleyici yöntemler konusunda danışmanlık vermek, nutrisyonel desteğe devam etmek amaçlanmaktadır. Lohusanın normal doğum sonrası 24 saat, sezaryen sonrası 48 saat hastanede kalması sağlanmaktadır. Lohusanın doğumun gerçekleştiği sağlık kuruluşunca en az 3 kez, taburcu olduktan sonra da aile hekimi/aile sağlığı elemanınca en az 3 kez evde/sağlık kuruluşunda izlemi yapılmaktadır.
Ulusal İşitme Tarama Programı adı altında Yenidoğan İşitme Tarama Programı ve Okul Çağı İşitme Tarama Programı olmak üzere iki program yürütülmektedir. “Yenidoğan İşitme Tarama Programı” İşitme engeli ile doğan bebeklerin erken dönemde tespit edilmesi amacı ile işitme taramasının yapılması, kesin teşhis, işitme cihazı uygulaması ve gerekli rehabilitasyon çalışmasını yapmak üzere 2004 yılında “Yenidoğan İşitme Tarama Programı” pilot çalışma olarak, 2008 yılından itibaren de 81 ilde “Ulusal Yenidoğan İşitme Tarama Programı” olarak uygulanmaya başlanmıştır.
Yenidoğan İşitme Tarama Programının amacı; 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel hastanelerinde doğan her bebeğe işitme taraması testlerini taburcu olmadan, aynı hastanede uygulayabilmek, ilk 1 ayda tarama testlerini tamamlamak, ilk 3 ayda işitme kayıplı bebeklerin tanılarını koyabilmek ve 6 ayda da işitme kaybı tanısı almış cihaz ihtiyacı olan bebeklerimizin cihazlanmalarını ve rehabilitasyonlarını sağlayarak topluma sağlıklı bireyler kazandırmaktır.
İşitme sadece bebeklik döneminde değil çocukluk döneminin her evresinde büyük bir öneme sahiptir. İşitme kayıpları enfeksiyonlar, travmalar ve progresif işitme kaybı yapan genetik hastalıklara bağlı olarak doğum sonrası dönemde de ortaya çıkabilmektedir. İşitme eğitim ve iletişim için en önemli bileşendir. Okul döneminde daha da önemli hale gelmektedir. Kalıcı işitme kaybı yaygınlığının okul-yaşı nüfusta binde dokuza yükseldiği bildirilmektedir. Bir ya da her iki kulakta kalıcı ya da geçici işitme kaybı okul-yaşı çocukların %14 ten fazlasını (yedide bir) etkilemektedir. Tek taraflı işitme kayıplarında bile sınıf tekrar oranı %37 olarak bildirilmektedir. İşitme kaybı dikkat, öğrenme ve sosyal işlevlerdeki sıkıntıları artırmaktadır.
Ülkemizde doğan her bebekten alınan topuk kanı ile zeka geriliğine ve ağır sekellere neden olabilecek fenilketonüri, konjenital hipotiroidi, biyotinidaz eksikliği, kistik fibrozis hastalıkları taranmaktadır. Tarama paneline 09.05.2022 tarihi itibariyle Spinal Müsküler Atrofi (SMA) eklenmiştir. İşitme kayıpları, görme kusurları ile bazı göz hastalıkları ve kalça çıkıklığı açısından taranarak erken tanı ile tedavi edilebilmektedir. Bu yenidoğan dönemi tarama programları ile her çocuk yaşama sağlıklı başlama ve hayatını sağlıklı bireyler olarak sürdürebilme şansına sahip olmaktadır. Çocuklarımızın sağlığını geliştirmek ve yeni tarama programlarının geliştirilmesi için çalışmalarımız sürmektedir.
Yenidoğan Tarama Programı kapsamında yenidoğanların zeka geriliği, beyin hasarları ve geri dönüşümsüz zararların engellenerek, tanı konan bebeklerde bu hastalıklar nedeniyle oluşacak rahatsızlıkları önlemek amacıyla uygun tedavi başlanması ve böylece belli bir zeka seviyesine ulaşmalarının sağlanması, akraba evliliklerinin azaltılması konusunda toplum bilincinin belirlenen hastalıklar için taranması, oluşacak zeka artırılması ve topluma getirdiği ekonomik yükün önlenmesi amaçlanmaktadır.